Yaratıcılık: Bilimin Temel Kaynağı

12 Mayıs 2016

Sanat, müzik ve edebiyat gibi bilim de içinde yaratıcılık  barındıran disiplinlerdendir. Çünkü bilim insanları zihinlerindeki sorulara yanıt bulmak için hayal güçlerini kullanmak ve yaratıcılıklarını ortaya koymak zorundadır. Yaratıcı fikirler üretirler. Bu fikirleri nasıl test edeceklerinin ya da hayata geçireceklerinin yollarını bulmak ise analitik düşünme aşamalarının başlangıcıdır. 

David Eagleman’ın Yaratıcı Beyin (The Creative Mind) belgeseli bilim, yaratıcılık ve analitik düşünme arasındaki ağı oldukça net ortaya koyuyor. Eagleman belgesel ile yaratıcılığın sırlarını çözmeyi amaçladığını, yaratıcılığın altında yatan sinirsel süreçlerden faydalanmanın ve hayatlarımızı iyileştirmenin yollarını bulmayı hedeflediğini vurguluyor. 

Belgesel bir bilim insanı olan Dr. Michelle Khine’in, hayatında yaratıcılığın paha biçilmez önemine vurgu ile başlıyor. Küçükken çok sevdiği bir oyuncaktan ilham alarak, nanoteknoloji alanında oldukça yüksek maliyetli bir sürece, basit ve düşük maliyetle çözüm bulan Khine, bilimin doğası gereği yaratıcılıkla bağlantılı olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “Bilim insanlarının başka insanların henüz keşfetmediği bir şeyler keşfetmek için yaratıcı olması gerekiyor. Bilimde ilerlemek için yaratıcılık şart. Yoksa çoktan yaratılmış şeyler yaratır, herkesin düşündüğü biçimde düşünürsünüz.”

Biz eğitimciler için belgesel içindeki bu beş dakikalık bölüm bile birçok mesaj veriyor aslında. Çocukluk deneyimlerinin yetişkin yaşamındaki önemini zaten biliyoruz. Bilim içindeki yaratıcılığın önemini de belgeselde görüyoruz. Gizil olan mesaj aslında çok daha değerli, çocukların içindeki yaratıcı özgüvenlerini beslemek adına bilimin en doğru araçlardan biri olabileceği. Nobel ödüllü biyolog Peter Medawar da belirttiği gibi: Bilimsel araştırma yapmak aslında bir “çözümleme sanatı”dır. Bu kadar yaratıcı bir süreç içinde hata yapmama şansımız var mı?

Zihinlerimiz “bilim ciddi bir iştir” ve “bilim insanı hata yapmaz” gibi önyargılarla dolu. Bizim bu önyargılarımızı çocukların zihinlerinde de benzer şekilde karşılık buluyor. Sıkça görmüşsünüzdür birçok araştırma var bu konuda. Çocuklara bilim insanı çiz denildiğinde, genelde laboratuarda, gözlüklü ve önlüklü bilim insanları çiziyorlar. Size bir sır verelim mi? Bilimsel yöntem özünde hata yapabilme özgürlüğüne dayanır. Hata yap ki, doğrusunu bulabilesin bakışı var altında.

Bilimsel yöntem birçok aşama içerir. Bu aşamaların nasıl işlediğine dair çokça tartışma olsa da bu noktada genel hatları ile üç ana basamakta ele alabiliriz. 1) Bir konuda gözlem yapma ve hipotez kurma, 2) hipotezi deneyerek test etme, 3) hipotezin doğru ya da yanlış olduğu sonucuna varma. Bu üç basamağı bir de şöyle okuyabiliriz aslında. 1) Bir şeyi merak etme ve “Acaba şöyle yapsam bu olur mu?” sorusunun zihinde canlanması, 2) Sorunun cevabının deneyerek yanıtlanması, 3) Oluyormuş ya da çoğunlukla olmuyormuş sonucuna varılması.  İşte çocuk o olmuyormuş sonucuna vardığında, yapılana hata demek ve bir kenara bırakmak kolay olan. Asıl kıymetli olansa çocuğun vazgeçmeden devam etmesini teşvik etmek. Bilim insanlarının yaptıkları da tam olarak bu. Yeni sorular soruyor, yeni deneyler yapıyor, belki yeni hatalar yapıyorlar. Sonunda doğruya ulaşıyorlar. 

Biz eğitimciler bu konuyu “Bilimin Doğası” kavramı altında ele alıyoruz. Yani bilimin kendisi, doğası, var oluş biçimi hata yapabilme özgürlüğünü barındırıyor. İşte o nedenle, çocuklara merak ettiklerinde, bir şey denemek istediklerinde ona hipotez kurmuş gözüyle bakıyoruz. Sonra da denemek istedikleri hatalı da olsa test etsin, denesin görsün istiyoruz. “Dene bakalım” diyoruz. Hata yaptığında da neden hata yaptın sence demiyor, “Neden olmamış olabilir?” sence diyor, tahminlerini (hipotezini) geliştirmesini teşvik ediyoruz. Böylece çocuğun doğasında var olan merak duygusu, yaratıcılık, özgüvenini destekleyebiliyoruz.

Eğlenceli Bilim olarak tüm Türkiye’de 11 yıldır 50 ilde onlarca okul ve STK aracılığıyla 220.000’den fazla minik bilim insanına ulaştırmayı başardık. Salgının devam etmesiyle çocukların nitelikli bilim eğitiminden uzak kalmamaları için ekip olarak kollarımızı sıvadık ve Evde Bilim programlarımızı hazırladık.

Evde Bilim programları, okul öncesi yaştaki çocuklarımızın bilimsel meraklarını artırmaları; ilkokul ve ortaokul çağındaki çocuklarımızda ise hem meraklarını artırmaları hem de derslerinde fen bilimi ile ilgili işledikleri konuların pratik ve uygulamalı deneylerini yaparak bu kavramları zihinlerinde somutlaştırmalarına (ve dolayısıyla derslerdeki başarılarına) destek olmayı hedefliyoruz. Çocuklarımızın araştıran, sorgulayan, merak etmekten, denemekten, yaratmaktan korkmayan ve bilimi eğlenerek öğrenen bireyler olmaları temel amaçlarımızdan. 

Bunu yaparken evdeki diğer bireylerle birlikte deneyleri yapmalarını ve bilimin keyifli dünyasını birlikte korkmadan, nasıl yapacağım endişesi duymadan hayata geçirmelerine yardımcı olmak istiyoruz.

Ve tabii ki, setlerimizde çocukların “hata” yapmasına olanak tanıdık. Çocukların bilimsel süreç becerilerini desteklemek, yaratıcı düşüncelerini korumak için, programlarımızda  sadece bir deney yapmaya değil, o deneyi yapmaya neden ihtiyaç duyduğumuza, farklı değişkenleri değiştirdiğimizde ne olabileceğini öngörebilmeye, hangi malzemeyi neden tercih ettiğimizi çocuklarla paylaşmaya da yer verdik. Deney videolarımızda hatalardan arındırılmış yapay bir ortam sunmadık, bu yolda hatanın yolculuğun bir parçası

olduğunu görsünler diye “hatalarımızı” olduğu gibi bıraktık. “Bakın, denedik ama olmadı. Acaba neden olmadı? Hadi gelin birlikte öğrenelim!” dedik.

Çocukların; yaratıcılık ve merak duygularının, bilimsel özgüvenlerinin, bilim sevgilerinin gelişmesinin önünü açan en etkili adımlardan birinin de bilim eğitimi olduğunu biliyoruz. Siz de kendi çocuğunuzun ya da çevrenizdeki çocukların yaratıcı, merak eden, araştıran bireyler olmasını isterseniz, Evde Bilim deney setlerinden edinebilirsiniz. Evde bilim deney setlerini incelemek için tıklayın.

Etiketler:yaratıcılık
Paylaş: